Ehli Keyif Nedir? Bir Yaşam Tarzı mı, Yoksa Tembellik mi?
Ehli keyif… Bu terimi duyduğumda aklıma genellikle şarap içerken ellerini ovuşturup “Ah, hayatta en güzel şey!” diyen biri geliyor. Bazen bunu romantize ettiğimiz oluyor, değil mi? Özellikle sosyal medyada, herkes birer “ehli keyif” gibi görünmeye çalışıyor. Ama gerçekten öyle mi? Yoksa “ehli keyif” lafı, sadece hayatın zorluklarından kaçan, sorumlulukları bir kenara bırakıp rahat bir yaşam peşinde koşan tembel bir tavır mı? Bunu bir sorgulayalım. Çünkü ben, bu kültürün bazı yönlerine hem hayranım, hem de çok büyük tepkim var.
Ehli Keyif: Kültür mü, Kaçış mı?
Öncelikle, ehli keyif kavramını sadece bir “yaşam tarzı” olarak görmek doğru değil. Evet, bir şekilde rahatlık, zevk, anın tadını çıkarma gibi bir anlayışla özdeşleşiyor ama bu anlayış her zaman pozitif olmayabiliyor. Ehli keyif, daha çok “bütün günümü nasıl geçirebilirim ki” diye düşünen bir yaşam tarzıdır. Yani tamam, azıcık tembellik de iyidir ama hayat sadece keyif almak için mi yaşanır? Gerçekten, evde miskin miskin oturup bir şeyler izlemek, şarap içmek, ama bir yandan da dünya dönerken hiçbir şey yapmamak; bu çok da tatlı bir şey değil, bence.
Ehli keyif yaşam tarzı, bazen durumu romantize ettiğimiz kadar masum değil. Örnek veriyorum, bir sosyal medya fenomeninin videosunda, “Yataktan kalkmaya bile üşüyorum” dediğini duyduğumda içimden bir şeyler kıpırdıyor. Bu, bir noktada ne kadar rahat olursa olsun, bir şekilde sorumluluklarını yerine getirmeyen, toplumla bağlantısını kaybeden birinin yansıması olabilir. Bu yüzden, ehli keyif kültürünü biraz daha cesurca sorgulamamız gerektiğini düşünüyorum. Bazen, tembellik bir “mücadele” değil, sadece “kaçış” olabilir. O yüzden bu yaşam tarzını sürekli “zevk” olarak görmek, bence biraz yanıltıcı.
Ehli Keyif: Güçlü Yönler
İtiraf ediyorum, bazı açılardan ehli keyif kültürüne hayranım. Her günümüzün koşturarak geçtiği bir dünyada, bir an durup hayatın tadını çıkarmak çok değerli. Gerçekten, anı yaşamak, her şeyin çok fazla sorumluluk ve kaygı olmadan tadını çıkarmak… Evet, kabul ediyorum, arada böyle bir duruşu savunmak güzel. Ah o yaz akşamları, denizin kenarında bir kokteyl içmek, akşam yemeği öncesinde dostlarla sohbet etmek, günün stresinden uzaklaşmak, işte bunlar gerçekten “ehli keyif” anlayışına ait güzel anlar. Bazen hayatın hızına yetişmeye çalışırken unuttuğumuz basit ama keyifli şeyler var. Bir kahve, bir kitap, hatta bir yürüyüş bile insanı derin bir rahatlama hissine sokabilir.
Ehli keyif anlayışının güçlü tarafı burada devreye giriyor: Anın tadını çıkarmak, stres ve kaygıyı bir kenara bırakıp kendini dinlemek, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığı olumlu etkileyebilir. Bizim gibi sürekli “çalış, çalış, çalış” diyen toplumlarda, bu dengeyi bulmak gerçekten zor. Herkesin bir anlık duraklama ve keyif anlarına ihtiyacı var. “Ehli keyif” dediğimizde sadece tembellikten bahsetmiyoruz; aynı zamanda kaliteli zaman geçirme anlayışından da bahsediyoruz. O yüzden, biraz da olsa kendimize “Benim de buna hakkım var” dememiz gerektiğini düşünüyorum.
Ehli Keyif: Zayıf Yönler
Ehli keyif kültürünün zayıf yönleri, tembelliğe kayma eğiliminde olması. Tamam, keyif almak güzel, ama hayat sadece keyiften mi ibaret olmalı? Bir noktada “Hayatımı istesem böyle geçirebilirim” diyen kişilerin, hayata karşı olan sorumluluklarını unutmamaları gerek. İş hayatı, kişisel gelişim, toplumsal ilişkiler… Bunlar ne olacak? Bizim gibi bir toplumda, sürekli keyif arayarak sorumlulukları bir kenara bırakmak, bir noktada insanların hayatına darbe vurabiliyor. Bu noktada, ehli keyif anlayışını savunurken bir adım geri çekilip, sorumluluklarımıza da sahip çıkmamız gerektiğini unutmamalıyız.
Ehli keyif anlayışının zayıf yönleri genellikle “dış dünyadan kopukluk” ile ilişkilidir. İnsanların bazen sadece kendi konforlarını düşünerek yaşadıkları bir yaşam tarzı, topluma, çevreye veya kendilerine olan yükümlülükleri göz ardı etmelerine neden olabilir. Bu, bir noktada “egosantrik” bir yaklaşım halini alabilir. Mesela, sürekli olarak yalnızca kendi keyfini düşünen biri, zamanla çevresiyle olan ilişkilerini de zayıflatabilir. Bu yüzden “ehli keyif” olmak, aslında “sadece kendini seven” bir yaklaşım haline gelebilir.
Ehli Keyif: Sadece Bir Başlangıç mı?
Sonuç olarak, ehli keyif kültürünü ele alırken bir noktada kendimize şu soruyu sormamız lazım: Anı yaşamak ne kadar önemli? Ya da bu yaşam tarzını “tembellik” olarak görmek ne kadar adil? Keyif almak güzel bir şey, ama hayat sadece keyiften ibaret değil. Eğer ehli keyif anlayışını gerçekten özümseyeceksek, sorumluluklarımızı yerine getirirken o anın tadını çıkarmayı unutmamalıyız. Yoksa, sadece tembellikten başka bir şey olmamış olur.