Çok Aşırı Duygusallık Ne Demek?
Hadi itiraf edelim: Hepimiz bir noktada, “Tamam, belki de biraz fazla duygusalım” dediğimiz anları yaşamışızdır. Mesela bir filmde karakterin kedisi kaybolduğunda gözyaşlarımızı tutamayacak kadar duygusal olmuşuzdur. Ya da arkadaşımız bir kere daha “benimle gel” dediğinde, aslında hiç gitmek istemediğimiz halde bir anda gözlerimizde yaşlarla “tabii, hemen geliyorum!” demişizdir. İşte, “çok aşırı duygusallık” tam da böyle bir şey: Bir miktar drama, bolca aşırı tepki ve sağa sola çarpmaya meyilli bir içsel fırtına.
Bu yazıyı okumaya başladığınızda biraz gülümsemek isterseniz diye, bugün “aşırı duygusal olmak” konusunu mizahi bir dille ele alacağım. Erkekler genelde çözüm odaklı, kadınlar ise empatik yaklaşımlarıyla konuya girer. Şimdi gelin, bu ikiliyi nasıl komik bir şekilde harmanlayabileceğimize bakalım!
Erkekler: “Tamam, Sorunu Çözelim!”
Bir erkek, çok aşırı duygusal bir durumla karşılaştığında ne yapar? Çözüm arar. Tüm duygusal patlamalar, mantıklı bir stratejiye dönüştürülmelidir. Durum ne olursa olsun, çözüm bulunmalı ve duygular bir kenara bırakılmalıdır.
Mesela, Faruk arkadaşının düğününde başına gelenleri anlatırken gözlerinden yaşlar akmaya başlar. Ama Faruk’un çözüm odaklı yaklaşımı, durumu hemen kontrol altına alır. Gözyaşları durmaz, ama o anda hemen telefonunu çıkarır ve arkadaşına “Abi, bence şunu yapmalısın. Hadi şu işi çözelim, duygusal sıkıntılara gerek yok” der. Faruk için hayatın zorluklarını mantıklı düşüncelerle çözmek çok daha önemli. Duygusal patlamaların hiçbir anlamı yoktur, çözüm bulmak esastır.
Ama, Faruk’un arkadaşı Ahmet… Ahmet, Faruk’a bakar ve şöyle der: “Ya Faruk, senin tek yaptığın çözüm bulmak, ama ben gerçekten üzgünüm! Gözyaşlarım, seni falan ilgilendirmiyor mu?” Faruk şaşkınlık içinde başını sallar: “Üzgün olabilirsin ama çözüm yoksa ne anlamı var ki?” Bu an, tam olarak aşırı duygusal bir durumun çözüm odaklı bir kafa ile nasıl yanıtlandığını gösterir. Faruk’un stratejileri, biraz insani dokunuş eksikliği taşıyor, değil mi?
Kadınlar: “Hadi, Benimle Konuşalım!”
Kadınlar ise aşırı duygusal bir durumda daha çok, “hadi gel, seni dinleyeyim, hislerini paylaş!” diyerek yaklaşır. Tıpkı Ayşe gibi. Ayşe, arkadaşının sevgilisiyle kavga ettiğini öğrenince hemen yerinden fırlar. Sevgilisiyle olan sorunlar ona göre bir strateji değil, kalp kırıklığıdır. O yüzden önce “Hadi gel, seni dinleyeyim, ağla!” diyerek arkadaşının yanına oturur. Ne var ne yok diye sormaz, çünkü o duygusal bağa odaklanmıştır. Ayşe, hemen arkadaşının ağlamasını sağladıktan sonra, “Beni dinlediğinde çok rahatlayacaksın” diye devam eder. “Ama şu an neden ağlıyorsun?” diye sorar ve bu soruyu sorduğunda, sanki bütün evreni değiştirecek bir çözüm önerisi sunacakmış gibi kendini hazır hisseder.
Bu noktada, erkeklerin “çözüm odaklı” bakış açıları, kadınların “empatik” yaklaşımlarıyla tam tersi bir şekilde devreye girer. Kadınlar, önce duygusal yoğunluğu hissetmek ister, sonra çözüm önerisini düşünebilir. Fakat aşırı duygusal bir durumda ne kadar empatik olurlarsa olsunlar, çözüm bulunmadığında o duygular bir çırpıda geri döner.
Ayşe’nin, arkadaşına “Kendini kötü hissetmene gerek yok, bu geçecek!” demesi, biraz fazla iyimser bir yaklaşım olabilir. Çünkü bence biraz daha fazlası gerekebilir. Biraz ağlamak, biraz gülmek, biraz da çikolata yemek lazım, değil mi?
Aşırı Duygusallık: Komik Bir Durumun Gerçekliği
Aşırı duygusal olmak, aslında çok insanî bir durum. Ama bunu abartmak, hayatı bazen komik bir hale getirebilir. Faruk’un mantıklı çözümleri ile Ayşe’nin empatik yaklaşımları arasında bir denge bulmak, bazen o kadar zordur ki, “gerçekten ne yapmam gerekiyor?” sorusu kafalarda çalınır.
Aşırı duygusal olmak, hayatta karşılaştığımız zorluklara verdiğimiz tepkilerden sadece bir tanesidir. Kimisi mantıklı bir çözüm bulmak isterken, kimisi duygusal olarak olaya daha yakın hissetmek ister. Ama ne olursa olsun, duygusal patlamalarımız bazen bizi komik ve insancıl hale getirir.
Tartışma Başlatıcı Sorular
Peki, sizce aşırı duygusal olmak, bazen hayatı komik hale getirebilir mi? Faruk’un çözüm odaklı, Ayşe’nin empatik yaklaşımlarını göz önünde bulundurarak sizce hangi yaklaşım daha sağlıklı? En son ne zaman aşırı duygusal bir tepki verdiniz? Kimseyi üzmemek için bu durumu nasıl çözüme kavuşturabilirsiniz?
Yorumlarınızda kendinizi ve duygusal yanıtlarınızı paylaşın, çünkü bence herkesin bir Faruk’u ve bir Ayşe’si vardır!